KÖY SOFRASI

    Bugün için yayınlamayı düşündüğüm tarifler vardı ama Ayşe Hanım’ın yaptığı cevizli çöreği görünce önceliği ona vereyim dedim. Yediğim en güzel cevizli çöreklerden biriydi.
     Bu gün için planımız Nurdan’la köydeki işimizi çabuk bitirip dönmekti. O yüzden de hastalarımız bitince hemen toparlanmaya başladık. Hikmet Hanım ısrarla gidemeyeceğimizi söyleyip duruyordu. Meğerse ki cevizli çörekten onun haberi varmış. Ayşe Hanım yine boş durmamış, ama bu sefer epey zahmetli bir hazırlık yapmış. Kastamonu’da cevizli çörek pek meşhurdur. Ama herkes güzel yapamaz. Kimisi kolayına kaçar mayalı yapar, o zaman da çok aklın olur. İyi yapanlarsa hamuru incecik, kat kat açarlar. İçine de güzel bir tere yağı kullanır, iyi bir ceviz de döşerlerse işte o zaman yemeğe doyum olmaz.Bizi de yarı yoldan döndüren bu nefis cevizli çörek oldu. Yanında da hafif acımsı, domates suyuyla kurulmuş, Ayşe Hanım’ın meşhur turşusu eşliğinde. Çayımız da sobanın üstünde demlenmiş, sohbet de güzel, kalalım bari dedik. İyi ki de demişiz.

     Herkesin kendine göre bir cevizli çörek tarifi varmış, bir sürü farklı tarif çıktı ortaya. Ben henüz yapmayı denemedim ama yedikçe yapasım geliyor. Kaç yıllık Kastamonu geliniyim, artık yapma zamanım gelmiştir sanırım.
     Ayşe Hanım’dan hemen tarifini aldık tabi. Her şey el ve göz kararı. Biraz (!) mayayla, un, su ve tuzla hamur yapılacak. Mümkünse açmak için kalın ve uzun bir oklava bulunacak. Uzun olması lazım çünkü Ayşe Hanım’ın açtığı yufka o kadar büyük olmuş ki oklavaya sığamaz hale gelmiş (!). İncecik açılan yufka erimiş tere yağı ile yağlanıp üzerine ince dövülmüş ceviz serpilecek. Aynı şekilde açılmış 3 yufka üst üste serilecek. Aynen çarşaf böreği gibi bir uçtan tutulup diğer tarafa doğru yuvarlanacak. Sonra yağlanmış tepsiye yerleştirilip üzerine sadece yağ sürülüp nar gibi kızarıncaya kadar pişirilecek. daha sonra da soğumadan çay ve turşu eşliğinde servis edilecek.
     En önemli mesele yemesi. Öyle şehirli gibi çatalla, bıçakla uğraşmayacaksınız. Elinizle, lime lime dağılmasına dikkat ederek dökülen hiç bir parçanın ziyan olmasına izin vermeden yiyeceksiniz. Kırılan dökülen parçaları da toplayıp midenize indireceksiniz.
    Çöreği yerken ne kadar çok çay içtiğimi bile fark etmemişim. Benim gibi az yiyen biri için büyük bir dilim çörek çok bile geldi, öyle doymuşum ki akşam yemek yiyemedim. Sadece sofra değil sohbet de çok keyifliydi. Haftada bir de olsa kapalı mekanlardan çıkıp böyle açık havalı yerlerde çalışmak çok iyi geliyor insana. Yeniden şarj oluyorsunuz sanki. Hava da şansımıza çok güzeldi, günlük güneşlik. Ilık bir lodos esiyor. Gerçi şubat ayında bu kuraklık insanı korkutuyor ama günü yaşamak için çok güzeldi. Eline koluna sağlık Ayşe Hanım…

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir